Japon Başkumandanı’nın Suallerine Verdiği Cevaplar

Japon Başkumandanı’nın Suallerine Verdiği Cevaplar

Üstad’ın İstanbul’da bulunduğu yıllarda Rusya’yı mağlup eden Japon Başkumandanı İslâm diniyle alâkalı bazı mes’eleleri bilhassa âhirzamanla ilgili müteşabih, anlaşılması zor hadisleri İstanbul âlimlerinden sordu. İstanbul âlimleri de bu soruları Bediüzzaman Hazretleri’ne yönelttiler. Bu hâdiseyi kendisi bir eserinde şöyle ifade eder:

“Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim. O zaman Japonya’nın başkumandanı İslâm ulemâsından dînî bazı sualler sormuştu. Onları İstanbul hocaları benden sordular. Hem çok şeyleri o münasebetle sual ettiler. Ezcümle bir hadîste ‘Âhirzamanda dehşetli bir şahıs sabah kalkar, alnında هٰذَا كَافِرٌٌ (bu kâfirdir) yazılmış bulunur’ diye hadîs var deyip benden sordular. Dedim: ‘Bir acib şahıs bu milletin başına geçer. Ve (bir gün) sabah kalkar, başına şapka giyer ve giydirir.’ Bu cevabımdan sonra bunu sordular:

Acaba o zaman onu giyen kâfir olmaz mı?’ Dedim: ‘Şapka başa gelecek secdeye gitme diyecek. Fakat baştaki iman o şapkayı da secdeye getirecek. İnşâallah Müslüman edecek.’ Sonra dediler: ‘Aynı şahıs bir su içecek, onun eli delinecek ve bu hâdise ile Süfyan olduğu bilinecek.’ Ben de cevaben dedim. ‘Bir darb-ı mesel var. Çok israflı adama eli deliktir denilir. Yani elinde mal durmuyor, akıyor, zayi oluyor deniliyor. İşte o dehşetli adam bir su olan rakıya mübtela olup onun ile hasta olacak ve kendisi hadsiz israfata girecek, başkalarını da alıştıracak.

Sonra birisi sordu ki: ‘O öldüğü zaman İstanbul’da Dikilitaş’ta şeytan dünyaya bağıracak ki filan öldü.’ O vakit ben dedim: ‘Telgrafla haber verilecek.’ Fakat bir zaman sonra radyo çıkmış işittim. Eski cevabım tam değilmiş bildim. On sene sonra Dârü’l-Hikmet’te iken dedim: ‘Şeytan gibi radyo ile dünyaya işittirilecek.’ Sonra: Sedd-i Zülkarneyn ve Ye’cüc Me’cüc ve Dabbetü’l-Arz ve Deccal ve nüzul-ü İsa aleyhisselam hakkında sualler sormuşlardı. Ben de cevablarını vermiştim. Hatta eski risalelerimde onlar kısmen yazılmışlardır.” [1]

[1] Osmanlıca Şuâlar, s. 72 Geri